-
1 ön
ön1. adj und subst Raum m ( oder Platz m, Zeit f) davor; Vorder-; Vorderseite f; Vor-, vorläufig; Zeit bevorstehend, kommend;ön cam AUTO Windschutzscheibe f;ön tekerlek Vorderrad n;kağıdın önü Vorderseite f des Bogens;-in önünü kesmek jemandem den Weg abschneiden; Wasser eindämmen;önüne bakmak sich genieren;önüne gelen jede(r) beliebige;öne almak den Vorrang geben D, voranstellen;öne düşmek, -in önüne düşmek jemandem vorangehen; an die Spitze treten;-i öne sürmek v/t betonen, erklären; meinen; vorschlagen; Meinung vorbringen, unterbreiten;(-in) önü sıra (gleich) vor D her2. adv: önde vor; vorn; voran;önde gitmek vorangehen;öndeki vorangehend;önden von vorn;önden yürümek (anderen) voranmarschieren3. postp: önüne vor A;önünde vor D;-in önüne koymak jemandem etwas vorsetzen, auftischen;-in önüne geçmek verhindern A; jemandem den Weg versperren;önünden (vorn) an … vorbei;kapının önüne gelmiştik wir waren (bis) vor die Tür gekommen;pencerenin önünde kim var? wer steht vor dem Fenster?;bu evin önünden geçerdik an diesem Haus gingen wir gewöhnlich vorbei; → önümüzdeki -
2 temcit
temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp öne sürmek immer dasselbe erzählen (oder fam auftischen) -
3 ısıtmak
I vt1) beheizenodayı \ısıtmak das Zimmer heizen2) erwärmen3) a. gastr aufwärmentemcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp öne sürmek ( fig) alte Geschichten immer wieder aufwärmenII vi heizengazla \ısıtmak mit Gas heizen -
4 temcit
См. также в других словарях:
öne sürmek — 1) birini ilk önce harekete geçmesi için önermek 2) ileri sürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
temcit pilavı gibi (ısıtıp ısıtıp öne sürmek) — bir şeyi birçok kez tekrarlamak Bu gerekçeyi tam beş yıldır temcit pilavı gibi ev sahibinin önüne koyuyordu. A. Kulin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri sürmek — 1) öne doğru yürütmek 2) bir düşünceyi veya tasarıyı önermek, serdetmek Garajdan tiyatro, gaz sandığından koltuk fikrini de zamanında ileri süren o olmuştu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
dermeyan etmek — ileri sürmek; öne sürmek; ortaya koymak; anlatmak … Hukuk Sözlüğü
serdetmek — ileri sürmek; öne sürmek; ortaya çıkmak; belirtmek … Hukuk Sözlüğü
ön — is. 1) Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı Beş on kişi, köşkün önünde toplandık. M. Ş. Esendal 2) Bir şeyin esas tutulan yüzünün baktığı yer, karşı Altmış yaşında anamın önünde sigara içmek istemezdim. B. Felek 3) Bir kimsenin ilerisi Bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
önermek — i Bir sorunu çözmek üzere bir şey öne sürmek, teklif etmek Birtakım pratik öğütler, temrinler önerir. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
suçlamak — i, le Bir kimsenin herhangi bir suç işlediğini öne sürmek, itham etmek Rahmetliyi suçlamak aklımın köşesinden geçmez. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
yürütmek — i 1) Yürüme işini yaptırmak, yürümesini sağlamak 2) Gerektiği gibi yapmak, uygulamak İşlerini eskisi gibi yürütüyorlar. 3) huk. Bir yargıyı yerine getirmek, uygulamak 4) nsz Kabul edilmesi veya tartışılması için bildirmek, açıklamak, öne sürmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
teklif etmek — 1) önermek, öneride bulunmak Bilmem ne dağındaki petrol arama kampında bir iş teklif etmişlerdi. O. V. Kanık 2) öne sürmek 3) evlenme, arkadaşlık isteğinde bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
Population transfer — is the movement of a large group of people from one region to another by state policy or international authority, most frequently on the basis of ethnicity or religion. Banishment or exile is a similar process, but is forcibly applied to… … Wikipedia